
TÜRKİYE İLE İLGİLİ HAYATİ TESPİT
MHP'li Kenan Tanrıkulu, iktidarın ekonomik politikasını değerlendirdi.
Ekonomiden sorumlu MHP Genel Başkan Yardımcısı, Anasol-M Hükümeti’nin Sanayi ve Ticaret Bakanı Kenan Tanrıkulu, iktidarın ekonomik politikasını değerlendirdi. İstikrar büyüsünün bozulduğunu söyleyen Tanrıkulu, "Türkiye’nin dış borcunu iktidarları döneminde üçe katladılar. Borç sarmalı adeta herkesi tutsak yaptı" dedi.
Türkiye, Anasol-M iktidarı döneminde 2001 ekonomik krizini yaşadı, böyle bir krizi yaşamış olan halk tekrar nasıl size nasıl güvenecek?
2001 finans krizi tamamen dışarıdan kaynaklı bir uluslararası finans operasyonuydu. Citibank ve Deutsche Bank’ın bir gecede çok büyük miktarda dışarı para transfer etmesiyle oluşan finans krizi, sanki Anayasa fırlatma sonucu ortaya çıkmış bir krizmiş gibi anlatıldı. Ama asıl o dönemde Türkiye’yi zorlayan, iki büyük depremin art arda yaşanmasıydı. Yine de daha sonra “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”nı uygulayarak ekonomiyi onarımdan geçirdik ve bizden sonraki AKP iktidarına yükselen bir ekonomi bıraktık.
İSTİKRAR BÜYÜSÜ BOZULDU
Türkiye bugün 2002’den daha iyi bir yerde değil mi?
Türkiye ekonomisinde bir illüzyonla karşı karşıyayız. Biz 57. Hükümet’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” sayesinde AKP’ye 2002’de yüzde 6 büyüyen, enflasyonu hızla düşmüş, çevrilebilir borçları olan, cari açığı neredeyse sıfıra yakın bir ülkeyi devrettik. Ekonomik şartlarda bir konjonktür dalgasının üzerinde yükselmeye hazır bir Türkiye ekonomisi vardı. O dalga ile birlikte AKP 2003-2007 arasını bizim programımızı harfiyen uygulayarak götürdü ve bizim bıraktığımız yükselen dalgayı yakaladı. 2008’deki küresel krizden sonra kendi ekonomi politikasını uygulamak istedi.
Başaramadı ve yapısal reformları gerçekleştiremediği için Türkiye ekonomisi bir çakılma ile karşı karşıya kaldı. Türkiye ekonomisi, bugün iktidarın neden olduğu ekonomik ve siyasi birtakım risklerle karşı karşıya. İstikrar büyüsü bozuldu. Mesela, Tüketici Güven Endeksi’nin bir önceki aya göre yüzde 2,4 azaldığını görüyoruz.
915 KİŞİNİN SERVETİ 120 MİLYAR DOLAR
Şehirlerde çok katlı lüks binalar, sokaklarda lüks arabalar görüyoruz. Türkiye zenginleşmiyor mu?
Son yıllarda yapılan bir çalışmaya göre, Türkiye’de serveti 30 milyon doların üzerinde olan ultra zengin sayısı 915’e çıktı. Dünya ultra zenginler listesinde Türkiye, en çok servetin arttığı Avrupa’da altıncı ülke konumunda. Rekor bir artış. İsviçre Bankası UBS’nin raporuna göre, Türkiye’de Japonya’dan bile daha fazla servet sahibi olanlar var. 915 kişinin toplam serveti 120 milyar dolar. Bu servetin nereden, hangi kaynaktan geldiği belli değil, servetin nasıl kazanıldığına dair hiçbir bilgi yok çünkü şeffaf değil. Bu banka, bu paranın büyük çoğunluğunun dışarıda tutulduğunu belirtiyor.
BANGLADEŞ’İN BİLE GERİSİNDEYİZ
Anasol-M dönemi ile 12 yıllık dönem kıyaslandığında nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Aslında 1999’da krizlerle boğuşan bir Türkiye ekonomisini devralmıştık, nasıl bir Türkiye bıraktık? Mesela BM’nin İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde, 2002’de biz 85. sıradaydık, şimdi 90. sıraya geriledik. Bu süre içinde biz geriye giderken Güney Kore, 27. sıradan 12. sıraya yükselmiş, Rusya 60. sıradan 55. sıraya yükselmiş. Dünya Ekonomik Formu Küresel Rekabet Endeksi’nde, 2000'de bu endekste Türkiye 29. sıradayken, şimdi 45. sıraya gerilemişiz. Malezya’nın 25, Çin’in 17 sıra gerisindeyiz. The Economist’in Dünya Demokrasi Endeksi 2006’dan beri ölçülüyor, 88. sıradaydık, şimdi ise 93. sıraya düşmüşüz. Malezya’nın 29, Gana’nın 25, Bangladeş’in 9 sıra gerisindeyiz.
Demokrasimiz Bangladeş’ten bile geri kalmış. Türkiye bir otokrasiye doğru gidiyor, bu riskin de artmasına sebep oluyor. Siyasi ve ekonomik olarak kritik bir eşikteyiz. Finansal anlamda gelen sıcak paranın yönü değişti. Cari açığın finansmanı noktasında cari açık düşmesine rağmen daha büyük problemlerle karşı karşıya kalabiliriz.
TASARRUF ORANIMIZ DÜŞTÜ
Sokakta herkes halinden memnun gibi…
Borçlu toplum yarattık. Borç sarmalı adeta herkesi tutsak yaptı. Türkiye’nin dış borcunu iktidarları döneminde üçe katladılar. 2002’de 130 milyar dolar olan dış borcumuz şu anda 401 milyar dolara çıktı. 2002’de 155 milyar TL olan iç borcumuz 436 milyar TL’ye yükseldi.
BORÇLULUK 11 YILDA 11 KAT ARTTI
2002 yılında vatandaş, harcanabilir gelirlerinin sadece yüzde 5’i kadar borçluydu, bu oran geçtiğimiz yıl yüzde 55’e kadar çıktı. Borçluluk 11 yılda 11 kat arttı. Normal işleyen finansal sistemde, tasarrufların artması, o tasarrufların bankalarda mevduat olması ve krediye dönüşmesi gerekir. 2002’de yüzde 18,6 olan tasarruf oranımız şimdilerde yüzde 12’ye düştü, Türk toplumu artık tasarruf edemiyor. Yeteri kadar içeride mevduat bulamayan banka, gidiyor dışarıdan para bulmaya çalışıyor. Asıl kıyamet burada kopuyor.
TÜRKİYE’DE ALGILAMA PROBLEMi VAR
Yolsuzluk bir sorun olarak algılanmıyor mu?
Uluslararası Şeffaflık Kuruluşu’nun Yolsuzluk Algı Endeksi’nde, 2000 yılında 90 ülke arasında 50. sıradaydık, şimdi 177 ülke arasında 53. sıradayız. Birleşik Arap Emirlikleri’nin 27, Botsvana’nın 23 sıra gerisindeyiz. Burada, toplumun yolsuzluğu algılama probleminin olduğu ortaya çıkıyor.
Danimarka birinci sırada, yani ülkede bir yolsuzluk olduğunda, insanlar yolsuzluk olduğunu algılıyor ve “burada yolsuzluk var” diyor, yolsuzluğa karşı tepki gösteriyor. Türkiye’de ise yapılan işte “yolsuzluk” varsa bile eğer biz anlatmazsak insanlar yolsuzluğu kabul etmiyor.
EŞİTSİZLİKLER GİDERİLMELİ
Sizce neden yolsuzluk önlenemiyor?
Açlık sınırı 1224 lira, yoksulluk sınırı 3 bin 989 lira, askeri ücret 891 lira. Yaklaşık 5 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. OECD gibi kuruluşlar Türkiye’de yaptıkları araştırmada, milli gelirden yapılan sosyal harcamaların zenginlere gittiğini tespit etmiş.
Sosyal harcamaların milli gelire oranı itibariyle yapılan sıralamada, Türkiye 34 ülke arasında sondan ikinci, sadece Meksika’nın önünde. Bunlar yolsuzlukların sebebi. Yolsuzluğu önlemenin en önemli yolu, gelir dağılımının düzelmesi, ekonomik eşitsizliklerin giderilmesi, şeffaf yönetim anlayışı, bağımsız yargı. Hesap verilebilirlik ve denetim sisteminin geliştirilmesi.
İŞSİZLİK RAKAMLARINI TÜİK MASKELİYOR
Gençler arasındaki işsizliği de katarsak, oran yüzde 28’e ulaşıyor. Yani her dört gençten biri işsiz. Herkesin evinde işsiz var.
Vatandaşlar en çok işsizlikten şikâyet ediyor galiba.
Gerçek işsizlik rakamlarını TÜİK maskeliyor. TÜİK, evde oturan milyonlarca kadını ve iş bulma ümidini kaybeden diğer milyonlarca insanı hesaba katmıyor. İstisnalar yaratarak, işsiz tanımını daraltarak işsizliği düşük gösteriyor. Şu anda işsizlik yüzde 10,4 görülüyor, geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 17,1. Özellikle yüksek öğrenim görmüş işsizlerde ciddi bir artış var. Gençler arasındaki işsizliği de katarsak, oran yüzde 28’e ulaşıyor. Yani her dört gençten biri işsiz. Herkesin evinde işsiz var.
İşsizlik Fonu ile ilgili yaşanan tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Plan Bütçe Komisyonu’nda Başbakan Yardımcısı işsizlik fonundaki paranın 70 milyar TL, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ise 79,1 miyar TL olduğunu açıklıyor. Aradaki 9 milyar TL’nin ne olduğunu kimse söylemiyor. İşsizlik Fonu, hükümetimiz döneminde işsiz kalan vatandaşlara destek olması için kuruldu ama bu fondan 2002’den bugüne kadar 3,6 milyon işsize sadece 8 milyar TL ödeme yapılmış. Yani, fon amacı dışında, bütçe uygulamalarında ve başka alanlarda kullanılıyor. 2008’den bu yana 12 milyar lira bu fondan borç alınmış fakat geri ne şekilde ödeneceği hâlâ açıklanmamış. Daha da önemlisi, fonun 60 milyar liralık kısmı devlet iç borçlanma senedinde tutuluyor. Buradaki faiz geliri nereye gidiyor? Sayıştay raporlarında bu fonun amaç dışı kullanıldığı ve mevzuata aykırı harcama yapıldığı tespit edilmiş.
HEDEFLERİ UÇTU
İktidarın 2023 hedefleri var.
Bizden aşırıldı, bizim 2023 hedeflerimiz daha tutarlıydı. Şimdi kendileri bile artık 2023 hedeflerini yakalayamayacaklarını söylüyor. 2023’e 8 yıl kalmışken, hedefin milli gelirde ancak yüzde 40’ı, kişi başına milli gelirde yüzde 42’si, ihracatta yüzde 32’si, ithalatta yüzde 40’ı yakalanabilmiş. AKP’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için Türkiye’nin her yıl asgari yüzde 7-8 büyümesi gerekir. Şu andaki programlara göre yüzde 4 büyüme bile zor sağlanıyor.
"AHBAP-ÇAVUŞ KAPİTALİZMİ"
MHP 17-25 Aralık arasında ne yapacak?
Türkiye’deki yolsuzlukları 9 bölge toplantısı ile halka anlatacağız. Türkiye’nin her tarafı taşeronvari rant ekonomisi haline getirilmiş durumda.
Ahbap-çavuş kapitalizminin en uç örneği yaşanıyor. Ekonomi, kamu ihalelerinden rant peşinde koşan müteahhitlerle, vatandaşa konut yapan yap-satçılarla ve ithalatçılarla büyüyemez. Bunları anlatacağız.
Bugün
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.